BASKICI YÖNETİM TARZI ŞİRKETİ ŞAHA KALDIRIR MI?



Bir önceki yazımda yöneticilik tarzlarına genel bir perspektiften bakmış, üç ayrı tarz hakkında da değinilmesi gereken temel noktaları belirtmiştim. Yöneticilik tarzları duruma, kişiye, şirkete, stratejiye vb. göre değişkenlik gösteren, net bir şekilde doğru ya da yanlış diyemeyeceğimiz olgulardır. Fakat baskıcı, katılımcı ve etkin yöneticilik tarzlarında belirli ayrışmalar vardır. 

Baskıcı (otoriter) yönetim tarzı ile katılımcı yönetim tarzı birbirine tamamen zıt kutuplarda konumlanırken, etkin yöneticilik tarzı tam ortalarında bulunur, bir nevi denge noktasıdır; profesyonellikle eşleştirilir çünkü hem şirkete katma değer sağlar hem de çalışanlarını göz ardı etmemeye gayret gösterir.

Bu yazımızda değineceğimiz yönetim tarzı görece olarak karanlık taraf olarak düşünülen baskıcı yönetim tarzıdır. Baskıcı yöneticiler, şirket karlılığı ve performansını ön planda tutarlar çünkü ego ve başarı hırsları yüksektir ayrıca çalışanlara karşı güven duygusu oluşmamıştır. Baskıcı yönetim tarzını benimseyen yöneticilerin;

  • Çalışanlara karşı güven düzeyleri düşüktür, kişinin özellikleri ne olursa olsun genel olarak güven duymama eğilimindedirler.
  •  Her şeyi kontrol altında tutmak isteyen bir yapıları vardır, yetki delege etme taraftarı değildirler.
  • Çalışanlarının kendi gibi olmasını arzu etmektedir, bu yapıya sahip olmayan bireyleri reddetme eğilimindedir.
  • Son kararı kendileri vermek isterler.

Bu yönetim tarzı sonucunda, şirket kısa vadede büyür ve karlılık elde eder ama bünyesinde çalışan bireyler çoğunlukla mutsuz olur, motivasyonları düşer, genel olarak tatmin düzeylerinde bir düşüş gözlemlenir. Bu yönetim tarzını benimseyen baskıcı yöneticilerin genel olarak arzuladıkları; başarı, itibar, karlılık, ciro, pazar payları ve rekabet avantajıdır.

Belirtilmesi gereken bir noktayı da atlamamakta fayda vardır. Baskıcı yönetim tarzı her durum için kötü olarak atfedilmemesi gereken bir yönetim tarzıdır. Nitekim şartlara uymak adına değişim ve gelişim göstermekte olan şirketlerde, değişime karşı direnç yaşandığı hususlarda son hamle olarak bu yöntem uygulanabilir. Fakat unutmamak gerekir ki, değişime karşı direnç sürekli olarak maksimum seviyede kalmayacaktır, dolayısıyla direncin azaldığı noktada baskıcı yönetim tarzının da dozunun azaltılması gereklidir. Hepimiz örneklerine dahil olduğumuz birçok farklı iş kolunda, hobi olarak takip ettiğimiz çeşitli alanlarda rastlamaktayız. Hata kabul etmeyen (sıfır hata) sektörlerde de, sağlık sektörü, havacılık sektörü gibi, yer yer baskıcı yönetim tarzının uygulanması faydalı olabilir çünkü bu sektörlerde öncelikli olan insan sağlığı ve güvenliğidir. Sektörden daha mikro düzeyde düşündüğümüzde ise; çalışan kadronun eğitim düzeyinin düşük, kıdem ve yaşının yüksek olduğu şirketlerde yöneticilerin ipleri elden bırakmaması bazen etkin işleyebilen bir yönetim tarzı olabilir.

Yukarıda belirttiğim üzere, baskıcı yönetim tarzı, gerekli olduğu durumlarda, şirketin sürdürülebilirliği için uygulanabilir. Fakat iş hayatındaki hassas dengeleri atlamamak, çalışan bireyleri işe karşı soğutmamak, yaşanılan stres sonucu iş yapamaz hale getirmemek gerekir. Unutulmamalıdır ki, şirketler bünyesinde bulunan ve beraber çalıştıkları bireyleri baskıcı yönetim sonucu kaybederlerse bu bireylerin kayıpları telafi edilemez noktaları beraberinde getirebilir.

Bu noktada şirket sahipleri, patronları, yöneticileri hem iş yapılan sektörü, hem de çalışan bireylerin kimliğini düşünerek baskıcı yönetim tarzı uygulayıp uygulamamaya karar vermelidirler. Kararları ve uygulanan yönetim tarzı ne olursa olsun, günümüzde bireyler için duygusal olarak bağ kurabildikleri bir toplumsal yapının önem arz ettiği unutulmamalıdır.



Yorumlar

Popüler Yayınlar