KORONAVİRÜS KRİZİNDE SATIŞ NASIL YÖNETİLMELİ?
Koronovirüs salgınıyla gelen ekonomik kriz gittikçe derinleşiyor.
IMF tahminlerine göre GSYH olarak 2020’de küresel ekonomi %3, Euro bölgesi ekonomisi
%7,5 Ülke ekonomisi %5 küçülecek. Hatta Prof.Dr.Asaf Savaş Akat’a göre bu yılın
sonlarına doğru 1929 buhranından daha kötü bir tablo ile de karşılaşılabilir.
Satış
açısından bu yıla baktığımızda birkaç sektör dışında (sağlık, gıda, tarım,
lojistik vs.) en az kayıpla atlatabilme veya iyi ihtimalle mevcudu koruyabilme
yılı olarak düşünebiliriz. Peki bu dönemde satış yöneticileri ve çalışanları
kaderine razı olup yılın bitmesini mi bekleyecekler? Bu kriz dönemi için alternatif
çözümler neler olabilir? Satışı yönetenler düşen veya dip noktasına gelen satış
rakamlarına göre nasıl hareket etmeliler? Bu soruların cevaplarını yazımda
irdelemeye çalıştım.
İlk
olarak Devletlerin, kurumların ve şirketlerin aldıkları koruyucu tedbirler ve
ekonomik kriz nedeniyle çoğu sektörde satın alımların azalması veya durma
noktasına gelmesi nedeniyle talep düşmesini, sipariş ertelemeleri veya
iptallerinin bu dönem için normal olduğunu kabul etmek gerekir. Ama bunu
kabullenirken olayları gidişatına
bırakmak ve hiç bir çözümün olamadığını
düşünüp kaderine razı olmak doğru
değildir.
“Koronavirüs
krizi sonrasında markalar nasıl konumlandırılmalı?” adlı önceki blog yazımda
tüketici davranışlarını ve satın alma alışkanlıkları ile ilgili olası değişimleri
detaylıca ortaya koymuştum. Satışı yönetenlerin ve satış profesyonellerinin bu
yazıdaki tespitleri içselleştirip, buna göre kısa, orta ve uzun vadeli esnek çözümler geliştirmesi uygun
olacaktır.
Koronovirüs
krizi bize göstermiştir ki, artık satış
ve pazarlama birbirinden ayrı düşünülemez. Özellikle kriz dönemlerinde birisi
eksik kaldığında yaptığı çalışmalarla diğeri onu tamamlayabilir. Kalıcı ticari başarı
için, birbirleriyle rekabet etmek yerine ikisinin koordineli yürütülmesi şart. Satışı
yönetenlere tavsiyem, çalıştıkları şirkette pazarlama/halkla ilişkiler/kurumsal
iletişim gibi departmanları varsa bu departmanlarla ivedi etkileşime geçmeli, birlikte
ortak aksiyon planları geliştirilmeli ve egoları bir kenara bırakıp ortak
hedefe koşmalılar. Eğer çalıştıkları şirkette bu departmanlar yoksa, kendi içinde
pazarlama düşünce yapısıyla da hareket edilmelidir. Bu noktada pazarlama
iletişimi ve marka konumlandırma ile ilgili blog yazılarım ve you tube
kanalımdaki videolarım ışık tutabilir.
Müşteriler satışa zorlanmamalı. Agresif, zorlayıcı,
sadece kendi ticari çıkarlarını düşünen, hedef odaklı satış faaliyetlerini bu
dönemde bir kenara bırakın. Onun yerine zor günlerde müşterilerinizin yanında
olduğunuzu gösteren, samimi olarak hallerini hatırlarını soran (onların bir
nevi dert ortağı olun), bilgilendirici ve müşteriye özel çözümler sunan bir
satış yaklaşımına geçmek gerekir. Zaten müşterinin ihtiyacı varsa, güveni
yüksek ve kaynakları yeterli ise kendisi alım yapmak için sizinle iletişime
geçecektir.
Eğer
şirketimizin kaynakları ve iş alanı buna uygun ise, krizden etkilenmeyen veya
çok az etkilenen sektörlerdeki müşterilere yönelik çözümlere odaklanılmalı.
Özellikle
Euro Bölgesine ağırlıklı olarak satış yapan endüstri firmaları kaçınılmaz
olarak bu süreçten olumsuz etkilendiler. Bu durumda alternatif pazarlar veya iç
piyasaya yönelerek bu geçiş aşaması çözülebilir. Eş zamanlı olarak yeni müşteriler,
sektörler ve ülkeler araştırılmalı.
B2B
görüşmeler yerine online müşteri görüşmeleri
yapılarak iletişim devam ettirilebilir. Sanırım bu dönemde hangi online
toplantı kanalları var, hangileri nasıldır bu konuda bilgisi olmayan kalmadı.
Hatta evden çalışmayla birlikte daha önce kullanmayan birçok iş profesyoneli de
bu kanalı deneyimlemiş oldu.
1929
Dünya Ekonomik Buhranındaki gibi ürün/hizmetin,
ürün/hizmetle mübadelesini gerçekleştirecek satışlar veya barter satışlar düşünülebilir. Örneğin
o dönemde Almanya, doğrudan serbest döviz transferi olmaksızın malın malla
mübadelesini gerçekleştirmek imkânını sağlayan bir karşılıklı ticaret
(counter-trading) modelini benimseyerek, serbest döviz piyasalarında ihracat
mallarına uygun fiyatla alıcı bulamayan memleketlerin müşterisi durumuna geçti.
Sosyal
izalasyon dönemini milat kabul edip e-ticaret
ve online satışı kanalı
kurulmalı veya bu kanalı büyütecek çalışmalar yapılmalı. Çünkü TÜSİAD raporuna
göre 2019 raporunda küresel e-ticaret hacmi 3,5 trilyon dolara ulaştı. E-ticaret
veya online satış kanalı kurmak eskisi gibi zor değil. Hiçbir şey yapamıyorsak online pazar yerlerini kullanarak (Ebay, Alibaba, Amazon, sanalpazar, Sahibinden,
N11, GittGidiyor vs.) e-ticaret yapabiliriz. Hatta küresel online Pazar yerleri
depolama, sipariş alma ve dağıtım hizmetleri de sunmakta. Önemli olan bu kararı
alıp buna göre iş süreçlerini düzenlemektir.
Ürün/hizmet
gamı genişse bu dönemdeki talep
yoğunluğuna uygun ürün/hizmetler öne çıkarılmalı.
Ürün/hizmet tanıtımları
mevcut kanallarımız üzerinden yapılamıyor veya kısıtlı ise, sosyal medya kanalları üzerinden
yapılabilir. You tube kanalında ürünler, satış ekibi tarafından yapılabilir.
Ürün/hizmetlerin teknik detayları ve süreçlerle ilgili sorular, sosyal medya
kanalları üzerinden veya eposta/hızlı mesaj yöntemleriyle interaktif olarak verilebilir.
Satış
eğitmeni, yazar ve radyo program yapımcısı/sunucusu Hakan Ömer Gider’in bir uzaktan
seminerinde önerdiği gibi “networking,
doğrudan satış, al/sat web siteleri (letgo, dolap)” de kullanılabilir.
Birkaç
söz de satış ekibinin yönetimi üzerine de etmekte yarar var. Çünkü bu dönemde
kaçınılmaz olarak düşen satış rakamları nedeniyle, satış ekibi kendini değersiz
hissedebilir, verimsiz çalıştığını düşünerek içsel motivasyonu düşebilir, prim
usulü çalışıyorsa primleri olmayabilir, hatta işinden olabileceğini düşünerek
stresini artırabilir. Bu nedenle satışı yönetenlerin ekibine güven vermesi önemli.
Bunun
dışında yeni ortak hedefler
belirleyip herkesi bunun etrafında kenetlemeli, süreçle ilgili yol haritası sunmalı, motivasyonunu yükseltecek konuşmalar
yapmalı ve gelişmelere göre hızı
aksiyonlar alabilmelidir. Daha önce krizi deneyimlememiş Z ve Y kuşağı
çalışanımız varsa onlara geçmiş
krizlerde yaşanan süreçlerinden bahsederek onları korku/tedirginlik
ikliminden çıkarmalı.
Son
olarak evden çalışma, iş yükümüzdeki azalma gibi nedenlerle bu dönemi satış
olarak eksiklerimizi tamamlamak için
bir fırsat olarak da görebiliriz. Nitekim
organizasyonel yapılanmamızdaki eksikleri tamamlayabilir, iş süreçlerimizde
güncellemeler yapabilir, online/offline eğitimler alarak veya okumalar yaparak
kendimizi geliştirebilir, kriz sonrası dönem için projeler geliştirebiliriz.
Her
krizde olduğu gibi mutlaka bu kriz de geçecek. Önemli olan rehaveti, korku ve
endişeleri bir kenara bırakıp, sıkı bir krizde satış yönetimi programıyla
süreci akılcı ve dinamik yönetebilmektir.
Paulo
Coelho’nun Simyacı kitabında dediği gibi “Hayatın,
insanın iradesini test etmek için pek çok yolu vardır, bazen hiçbir şey olmaz
ya da her şey birden olur.”
Söz
konusu biyolojik ve ekonomik savaşı hep birlikte aşabilmek dileğiyle,
Bir
sonraki yazım krizde satış ve pazarlama ilişkileri üzerine olacak...
Yararlanılan
kaynaklar:
Bilgi verici, ümit verici bir yazı olmuş Savaş Hocam. Eğer geleceğe gitmek istiyorsa satışı yönetenler, mutlaka tekrar okumalı ve uygulamaua derhal geçmeli. Her bir maddeye imzamı atarım.
YanıtlaSil